0
(0)

İlk önce ucuz kotların fiyatını sordu. Çok ucuzdu, ama kalitesi…hiç sorma. Bir öteki tezgâhta daha kalitelilerin fiyatını öğrendi. Bir çift aldı. Çingeneler etrafında dolaşıyor, bir şeye para harcadığından dolayı olacak ki, onlardan da bir şey almak için, adeta üzerine gelerek, satış yapmak istiyorlardı. Hiç aldırmadan, ilerledi. Nalıncılardan geçerken, tatlıcıda bir tanıdığını gördü. İçeride oturanın kendisine borçlu olmasına rağmen, görmemezlikten gelerek ilerledi. Utanmasın adam. Oysa o gerçekten de utanmaz adamdı. İki yıl önce bir miktar para almıştı. Hem de mark değil, denar olaraktan. İki yıl önce o paralarla bir çamaşır makinası alınabilirdi. Bugün ise iki paket sigara zor alınabilir o paralarla.

Bir defa kafasızlık etti. Denar verdi. Bir iki kez “keyfini” sordu. Adam işi çakarak, hemen ertesi gün borcunu iade edeceğini ileri sürüyordu. Ertesi günlerle bugünlere kadar geldi. Kendi parası varken, bugün ara sıra borç alıyordu. Ne yapsın adamcağız? Para için insan vuracak halde değildi çok şükür.

Saat altına geldi. Durdu. Ayakkabına taş girmişti. Çıkardı ayakkabını. Çorapla yerlere basarak, taşı attı. Yine giydi ve yürüdü. Yanından on beş on altı yaşlarında bir Arnavut çocuğu var gücüyle koşuyordu. Ardından bir yaşlı “yakalayın, yakalayın” bağırıyordu. Sağdaki börekçi dükkânına girdi. İçi etli bir çeyrek aldı. Buralarda “yogurt” dedikleri bir bardak ayran daha ısmarladı.

Oturduğu masasına satıcı böreği ve ayranını bırakarak, arkadaki müşterilere:

-“Yok, yok, ıspanaklısı henüz hazır değil.”

Yazıyı beğendiniz mi?

Click on a star to rate it!

Ortalama oy 0 / 5. Vote count: 0

No votes so far! Be the first to rate this post.

Yazıyı beğendiniz mi?

Click on a star to rate it!

Ortalama oy 0 / 5. Vote count: 0

No votes so far! Be the first to rate this post.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir